Tezhip kelimesi, Arapça zeheb (altın) kökünden türemiş olup, ‘altınlamak’ anlamına gelir. Osmanlıca tezhip. Çoğul söyleyişi ise “tezhibat” “altınlama süslemeler” demektir. Tezhip günümüzde daha çok İslam kökenli kitap bezeme sanatlarına verilen addır. Tezhip sanatını icra eden erkeklere müzehhip kadınlara müzehhibe adı verilmiştir.
Tezhip ile Minyatür genelde karıştırılmaktadır bu ikisini karıştırmamak gerekir. Minyatür daha çok göz önünde canlandırma, betimlemeye dayanır. Bitki, hayvan, insan veya mekân tasvirleri içerir. Minyatürler yapıldıkları dönemin sanat anlayışı ile koşut olarak, genellikle iki boyutlu ve perspektifsiz olarak yapılmış betimlemelerdir.
Tezhip sanatı ise öncelikle hat sanatının etrafının süslenmesı amacıyla kullanılmış, günümüzde tek başına pano olarak da kullanılmaktadır. Basit bir anlatımla çoğunlukla doğadaki formların belli bir üslubun ya da tekniğin gereği sadeleştirilmiş şekliyle yapılmış bitki formları ya da desenlerden oluşan tasarımlardır.
Orta Asya’dan, özellikle de Uygurlardan bu yana gelişerek günümüze ulaştığı doğrulanmaktadır. Selçuklu Devleti ile Anadolu’ya ulaşmıştır ve Osmanlı Devleti döneminde tıpkı ebru sanatında olduğu gibi, en parlak dönemlerini yaşamıştır.
Fatih Sultan Mehmet döneminde Osmanlı’da ilk resmi nakkaşhane Topkapı Sarayı’nda açılmıştır. Bu nakkaşhanenin baş nakkaşı Baba Nakkaş’tır ve bazı eserleri günümüze kadar ulaşmıştır. Kanuni Sultan Süleyman dönemi ise her bakımdan tezhib sanatının zirveye ulaştığı çağdır.
Bu dönemde tezhip sanatında kullanılan malzemelere ulaşmak oldukça kolaylaşmış, tezhipte renk, motif, desen çeşitliliği artmıştır. Lacivert rengi de bu dönemde sıklıkla kullanılmıştır. Sonraki dönemlerde sarayın dışında da birçok yerde nakkaşhaneler açılmış ve tezhib sanatı klasik prensipler içerisinde icra edilmeye devam edilmiştir.
Yüzyılda Lale Devri ile birlikte Batı etkisi Osmanlı kültürü ve sanatı üzerinde etkili olmaya başladığından, tezhip sanatında Batılı motiflerden etkilenen yeni desen ve motifler ortaya çıkmıştır. Tezhip sanatında bu dönem Rokoko dönemi olarak adlandırılır. Matbaanın yaygınlaşması ve el yazması kitapların azalmasıdan dolayı 19. Ve 20. Yüzyıllarda tezhip sanatı unutulmaya yüz tutmuştur.
Ancak 20. Yüzyılda ünlü Türk yazar, şair, doktor profesör Süheyl Ünver sayesinde unutulan tezhip sanatı tüm yönleriyle ilmi anlamda tekrar ortaya çıkarılmıştır. Günümüzde halen birçok alanda tezhip bir süsleme sanatı olarak kullanılmaktadır ve tezhip zanatı yapılmaktadır.
Tezhip süslemeleri nerelerde kullanılırdı? Osmanlı döneminde el yazması kitaplar ve en çok da Kuran-ı Kerimlerin sayfalarının kenarlarını süslemede kullanılmaktaydı. Bir kitabın tezhip ile süslenmesi onun çok değerli olduğunu, ona çok önem verildiğini gösterdi. Padişah fermanları ve tuğraları yine tezhip motifleriyle süslenirdi.
Bunların dışında, saray eşrafının elbiselerinin kumaşlarına tezhip süslemeleri işlenirdi. Silah, ok ve kılıç kılıfları ve kabzaları, ahşaplar, levhalar, sandıklar, mekânların duvar ve tavanları gibi birçok farklı yüzey ve zemin, bu estetik geleneksel süsleme sanatıyla şekillendirilir ve mükemmel eserler ortaya çıkardı.
Tezhip Nasıl Yapılır ?
Tezhip, şüphesiz ki çok ince bir süsleme sanatıdır. Çeşitli üslup ve tarzlarda uygulanabilir. Dolayısıyla ‘Tezhip nasıl yapılır ?’ sorusuna tüm detaylarıyla yanıt vermek oldukça zordur.
Genel olarak bakılacak olursa; tezhip sanatçısının herhangi bir teknik işlem yapmadan önce hayal gücü, kültürel birikimi ve dünya görüşünü harmanlayarak ortaya bir motif koymalıdır. Bundan ötürü de tezhip sanatı demek oldukça doğrudur.
Tezhibin özünü oluşturan ve eserin değerini belirlerken dikkate alınan önemli noktalardan birini oluşturan bu motif, tezhip edilecek nesne üzerine işlenirken birçok farklı teknik kullanılabilir.